ERGENLERDE ÖFKE VE ÖFKE YÖNETİMİ
Öfke hakkımız olanı alamadığımızda ya da önem verdiğimiz bir kişi, beklentilerimiz doğrultusunda davranmadığında yaşanan, insan doğasının gereği olarak nitelenen duygudur.
Psikoloji sözlüğünde, öfke kavramı, "engellenme, saldırıya uğrama, tehdit edilme, yoksun bırakma, kısıtlama vb. gibi durumlarda hissedilen ve genellikle neden olan şeye ya da kişiye yönelik, şu ya da bu biçimde saldırgan davranışlarla sonuçlanabilen oldukça yoğun bir duygu" olarak tanımlanmaktadır. Sözcük anlamı olarak öfke; "engellenme, incinme ya da gözdağı karşısında gösterilen saldırganlık tepkisi" olarak tanımlanmaktadır.
Öfke duygusu, kişiyi bireysel farklılıklar üzerinde çalışmak ve çatışmayla baş etmeyi öğrenmek gibi yapıcı toplumsal etkileşimler için motive eder. Bu şekliyle normal ve sağlıklıdır, duygusal dengenin oluşturulmasına katkı sağlar. Öfke ifadesi, yapıcı ve yapıcı olmayan bir şekilde, sözel ya da davranışsal bir biçimde olabilir.
ÖFKENİN NEDENLERİ
Öfkenin ortaya çıkmasına neden olan durumlar farklı araştırmacılar tarafından farklı biçimlerde açıklanmaktadır.
1. Öfke bazı durumlarda dış uyaranlar nedeniyle ortaya çıkabilir: Herhangi bir dış uyaran tarafından bireyin amacına ya da isteğine ulaşmasının önlenmesi, herhangi bir iş için sırada uzun süre bekletilme, yoğun bir trafikte sıkışıp kalma ve ulaşacağı yere zamanında ulaşamama, yine başka birinin sert eleştirisine maruz kalma, konuşmalarının başka biri tarafından sık sık yarıda kesilmesi gibi davranışlarla karşı karşıya kalan birey öfkelenebilir. Dış uyaran kapsamına, sadece bireylerin karşılaştıkları olay ya da olgular değil, çevrelerindeki nesneler de girmektedir. Örneğin; bireyin bilgisayarının bozulması ya da acelesi olan bir bireyin arabasının çalışmaması bireyde öfke yaratabilir. Bunların tümü öfkeyi ortaya çıkaran dış uyaranlardır.
2. Öfke bazı durumlarda dış uyaranların etkisi ve bu dış uyaranların bireyde oluşturduğu imgeler ve geçmişe ait çağrışımların etkisiyle ortaya çıkabilir: Bu durumun en açık örnekleri, travma sonrası stres yaşayan bireylerde görülür. Bu bireylerin travmatik yaşantıya yol açan uyarıcılara benzer uyaranlarla ya da o uyaranı çağrıştıran farklı uyaranlarla karşılaşması durumunda, ortaya çıkan güçlü tepkilerinden bazıları, içinde öfke duygusunu barındırabilir. Öfkenin dış uyaranların etkisi ve bu dış uyaranların bireyde oluşturduğu imgeler ve geçmişe ait çağrışımların etkisiyle ortaya çıkmasına, günlük yaşamdan da birçok örnek verilebilir. Daha önceki yaşantılarından kocasına güvenini kaybetmiş olan bir kadının, kocası başka bir kadınla konuştuğu zaman şiddetli bir biçimde kıskançlık ve öfke yaşaması bu duruma örnek olarak verilebilir.
3. Bireyde, iç uyaranların etkisiyle ortaya çıkan öfke, düşünce ve duygularla, harekete geçirilir: Bazı durumlarda öfke, diğer duygular tarafından başlatılabilir. Birey yaptığı/yapacağı kötü bir işi düşünürken öfke duyabilir. Birey başka birinin kendisini eleştirmesinden ve reddetmesinden korktuğu için öfke ya da savunma biçiminde tepkiler gösterebilir. Bu durumların her ikisinde de yaşanan öfke duygusu diğer duyguların tetiklemesiyle ortaya çıkmaktadır.
Gazda'ya göre öfkeye neden olan etmenler şöyledir;
1. Kayıplar: Bireyin yaşamında önemli olan ve sevilen birinin ölümü, fiziksel bozukluklardan dolayı ortaya çıkan kayıplar, bireyin işini kaybetmesi gibi kayıp durumları bireyde acı, üzüntü ve yas duygularının yaşanmasına yol açar. Bir kayıp durumu karşısında bireylerde genellikle öfke duygusu ortaya çıkabilir.
2. Tehditler-Korkular: Bireyin etkisinde kaldığı yasadışı olaylar, saldırıya uğraması, savaş ya da uzun süre işsiz kalması gibi durumlardan kaynaklanan kaygı-korku ve güvensizlik duygularının bir sonucu olarak öfke duygusu yaşanabilir.
3. Engellenme: Bireyin gereksinimlerinin giderilmesi engellendiğinde yaşadığı çaresizlik ve yetersizlik duygularının sonucu olarak öfke duygusu ortaya çıkar.
4. Reddedilme: Öfke, bireyin başka biri tarafından reddedilmesi durumunda yaşadığı incinme, çöküntü ve değersizlik ve hayal kırıklığı duygularının sonucu olarak ortaya çıkabilir. Örneğin; akşam evine geldiğinde yemeğin hazır olmadığını görüp, genellikle eşine öfkelenen bir koca, eşinin yemek hazırlayamayacak kadar hasta olduğunu fark ederse öfke yaşamayacaktır.
Bu durumda öfkelenmeye neden olan durumlara, bireyin akılcı ve pozitif yaklaşıp yaklaşmamasının da öfkenin ortaya çıkmasında etkili olacağı söylenebilir.
Yukarıdaki açıklamalardan anlaşılacağı gibi, öfke duygusunun ortaya çıkmasında etkili olabilecek birçok etmen sayılabilir. Özetle, öfke duygusu bireyde var olan denge durumunun bozulmasının sonucunda ortaya çıkar. Öfkenin sözel ve fiziksel tepkilerle ya da zihinsel süreçlerde nasıl bir ifade bulacağı önemlidir. Örneğin; bireyin beklediği birinin geç kalması, bireyde hayal kırıklığı yaratan ir durumun ortaya çıkması ya da başka biri tarafından incitilmesi durumunda nasıl tepkide bulunacağı, tamamen onun bilişsel süreçleriyle ilgilidir. Bu durumlara bireyin getireceği yorum ve açıklamalar, bireyin öfkelenip öfkelenmeyeceğini ya da öfkesini nasıl ifade edeceğini belirleyecektir. Bu nedenledir ki, bilişsel süreçler öfkenin en iyi kontrol edileceği yerdir.
ÖFKE DUYGUSU VE YÖNETİMİ
Öfkenin diğer duygulardan pek farkı olmamasına rağmen, bu duygu pek çok kişiye korkutucu gelebilir. Çünkü bu duygunun çevreye ve ait olduğu bireyin kendisine yansımaları oldukça olumsuz olabilmektedir. Olumsuz bir duygunun kabul edilmesi ise oldukça zordur. Bu nedenle bireyler "öfkesini", "öfkelileri" ve "öfkeyi" bir türlü anlayamaz ve bu duygularının varlığını inkâr bile edebilmektedir. Öfke de tıpkı üzüntü ve mutluluk gibi bir doğal duygudur. Olumlu ya da olumsuz her duygu gibi öfkenin de bir ömrü vardır, bu ömrü tamamladığında öfke duygumuz da kaybolur. Ancak öfkenin, bu tatsız süreyi kısaltmak ve onu daha iyi anlamak açısından "tüketilmesi" gerekmektedir.
Öfkeyi bir dansa benzeten Lerner, duyguların oluşumundan diğer insanları sorumlu tutmanın doğru olmadığını ifade etmektedir. "Öfke bizi benliğimiz hakkında daha çok, diğerleri hakkındaysa daha az uzman olmaya yönelttiğinde, bir değişim aracı haline gelir. Eğer öfkemizi, giriştiğimiz tüm önemli ilişkilerde kendimizi açıkça tanımlamak için kullanmazsak ve duygularımızla oldukları gibi başa çıkmazsak, bu sorumluluğu bizim yerimize üstlenecek başka birisi olmayacaktır. Kendi ailemizi iyi tanımazsak, ya geçmişteki modelleri tekrar ederiz ya da onlara bilinçsizce karşı çıkar ve kim olduğumuzu, diğer aile üyelerine hangi yönden benzeyip, hangi yönden onlardan ayrıldığımızı ve kendi yaşamımızı en iyi nasıl sürdüreceğimizi bilemeyiz" diyerek, öfkenin ilişkilerimizi ve yaşantımızı yöneten önemli bir duygu olduğunu ve öfkemizi yönetmemiz gerektiğini de vurgulamaktadır.
Öfkemizi Nasıl İfade Ederiz?
Öfkenin ifade ediliş biçimi de kaynakları kadar önemlidir. Öfkenin nedeni kendimizden kaynaklanıyorsa, örneğin yorgunsak, istemediğimiz öfke patlamalarına neden olmamak için önceden önlem alma yöntemi uygulanabilir. Bunun için ilk olarak öfke nedeninin yorgunluk olduğunun bilincine varılması gerekir. Bundan sonra, "Ben yorgunum" mesajı karşı tarafa verilebilir. Bu tür bilgilendirmeler günlük yaşam içinde daha az sorun yaşanmasına yardım eder.
ÖFKE KONTROLÜ
Öfkeyi doğru ifade etme becerisini kazanmaya "öfke kontrolü" denir. Öfke kontrolünde temel amaç; bireyin saldırganlıktan uzak, şiddet içermeyen, kişinin kendisine ve çevresindekilere zarar vermeyecek şekilde duygusunu ifade etme becerisini kazanmasıdır.
Öfke kontrol tekniklerinin amacı ise, kızgınlığın ve öfkenin yol açtığı duygusal ve fizyolojik tepkileri azaltabilmektir. Sizde kızgınlığa yol açan insanları, olayları yok edemezsiniz; onlardan kaçınamazsınız; onları değiştiremezsiniz. Yapabileceğiniz tek şey bu insanlar ya da olaylar karşısında gösterdiğiniz içsel ve dışsal tepkilerinizi kontrol edebilmek, onları yapıcı bir şekilde yönetebilmektir.
Öfke duygularımızın yoğunluğunu, kızgınlığa ne kadar yatkın olduğumuzu ve ne kadar iyi yönettiğimizi ölçen çeşitli psikolojik testler vardır ama bu duyguyla ilişkili bir sorunumuz varsa, büyük olasılıkla bunun farkında olduğumuz anlamına gelmektedir. Eğer zaman zaman kontrolü kaybettiğimiz oluyorsa ya da kaybedeceğimizden korkuyorsak, bu duygularımızla daha yapıcı bir şekilde başa çıkmak için yollar aramak üzere bir profesyonelden yardım isteyebiliriz.
Kolayca öfkelenen insanların engellenmeye karşı toleransları genellikle çok düşüktür. Bu kişiler kendilerinin engellenmeye, rahatsız edilmeye ya da sinirlendirilmeye maruz bırakılmamaları gerektiğini düşünen kişilerdir. Olayları olduğu gibi kabullenmekte güçlük çekmektedirler. Başlarına gelen, örneğin; küçük bir hatalarının düzeltilmesi gibi, basit bir olayı bile kendilerine haksızlık yapılmış gibi algılarlar.
Bu insanlar nende böyledir? Bunun pek çok nedeni vardır. Nedenlerden biri genetik ya da fizyolojik olabilir. Bazı çocukların daha doğuştan sinirli, alıngan ve kolayca kızabilen bir yapıda olduklarına ilişkin kanıtlar vardır. Diğer neden de sosyokültürel olabilmektedir. Öfke genellikle olumsuz bir duygu olarak kabul edilmektedir. Daha küçük yaşlardan itibaren bize, kaygımızı, üzüntümüzü ya da diğer duygularımızı ifade etmemizin uygun olduğu ancak öfke ifadesinin "ayıp" olduğu mesajı verilmektedir. Sonuçta bu duygumuzla nasıl başa çıkabileceğimiz ve nasıl yapıcı bir şekilde yönlendirebileceğimiz, bize öğretilmemiştir.
Araştırmalar bunda aile yapısının da önemli olduğunu göstermiştir. Kolayca öfkelenen kişilerin aile içinde duygusal iletişim becerisinde yetersizlikleri olduğunu görebiliriz.
Öfke kontrolünü öğreten birçok yöntem vardır. Doğru yöntem ise bireyden bireye değişebilir. Doğru yöntemi belirlerken; kişinin kendi kişiliğine, yaşam tarzına uygun olanı seçmesi ve seçtiği yöntemi uygularken günlük yaşamında fazladan sıkıntı hissetmemesi göz önüne alınması gereken temel faktörlerdir.
ÖFKE YÖNETİMİ VE KONTROLÜNDE KULLANILAN YÖNTEMLER
1. GEVŞEME
Derin derin nefes alma, sakinleştirici durum ve manzaraları zihnimizde hayal ederek canlandırma gibi teknikler, kızgınlık ve öfkemizi yatıştırmamızda ve sakinleşmemizde yardımcı olurlar. Bunların öğrenilerek her durumda pekiştirilmeye çalışılması gerekmektedir. Eğer çabuk parlayan kişilerden oluşan bir ilişki içindeysek bu teknikleri ilişkideki tüm tarafların öğrenmesinde yarar vardır.
Bu yönteme ilişkin basamaklar şunlardır;
Diyaframınızdan derin nefesler alın; göğsünüzün üst kısmıyla nefes almanız sizi rahatlatmaz. Nefes alıp verdiğinizde göğsünüz değil, karnınız şişmelidir. Derin nefeslerinizi alırken, kendi kendinize tekrar tekrar "Gevşe" ya da "Sakin ol" diyerek telkinde bulunun. Belleğinizden çağırarak ya da hayal ederek sizi gevşetecek bir yer ya da ortamı düşünün ve gözünüzün önüne getirmeye çalışın. Kendinizi zorlamayacağınız, yavaşça yapılan Yoga benzeri egzersizlerle kaslarınızı gevşetmeye çalışın.
2. BİLİNÇTE YENİDEN YAPILANMA
Bu en basit anlamıyla düşünme tarzını değiştirmek demek. Öfkeli insanlar düşüncelerini bağırıp, çağırarak ifade etme eğilimindedir. Öfkeli olduğumuz zaman genellikle düşüncelerimiz gerçeği yansıtmaktan çok, olayların abartılmış ve çarpıtılmış bir şekilde algılandığını yansıtmaktadır. Bu tür düşünceleri fark etmek ve yerine daha mantıklı olanları yerleştirmek gerekmektedir. Örneğin kendi kendinize, "eyvah, şimdi her şeyi mahvetti!" gibi bir şeyler söylemek yerine , "Evet! Çok can sıkıcı bir olay. Neden kızdığımı çok iyi anlıyorum ama dünyanın sonu değil ve buna şimdi öfkeleniyor olmam bu olayı olmamış hale getirmeyecek" diyebilirsiniz. Her iki düşünceyi de zihinden geçirerek denemek öfkemizin hangi düşünceyle arttığını ya da azaldığını görmeyi sağlayacaktır.
Farkında olmadan çok sık kullandığımız ve bizi öfke duygularına hazırlayan, "asla" ya da "her zaman" gibi sözcükleri zihinde yakalamaya çalışmak gerekmektedir."Bu asansör asla çalışmaz" ya da "Her zaman telefon etmeyi unutursun" gibi cümleler sadece bilişsel bir hata değildir; aynı zamanda, öfke duygusunda haklı olduğunuzu düşünmenize de yol açar ve durumla ilgili yargıyı vermiş olduğunuzdan, problemin çözümüne de katkıda bulunmaz.
Örneğin; randevularına sürekli geç gelen bir arkadaşınız olduğunu düşünelim. Hemen saldırmaya kalkmayın. Bunun yerine, neyi elde etmek istediğinizi, amacınızı düşünün. Asıl istenilen arkadaşınızın randevuya sizinle aynı saatte gelmesi olduğundan, "Her zaman geç kalırsın! Tanıdığım en sorumsuz ve lakayt kişisin!" gibi yargılardan kaçınmak gerekmektedir. Bu tür cümleler sadece karşımızdaki bireyi incitmeye ve onun da öfkelenmesine yol açacaktır ve hiçbir şekilde yapıcı olmayacaktır. Eğer bu kişi sizin için önemliyse, problemin ne olduğunu ortaya koyup her iki kişi için de işe yarayacak bir çözüm yolu bulunabilir. Ya da sorunu kendi kontrolünüze alıp, örneğin randevuyu yarım saat öne alarak arkadaşınızın daha erken gelmesini sağlayın. Kendinize öfkelenmenin hiçbir şeyi çözmeyeceğini, kendinizi daha iyi hissetmenize yardımcı olmayacağını, hatta gittikçe dozu artan bir kötülük hali yaşamanızı sağlayacağınızı unutmamalısınız.
Mantık öfkeyi yener, çünkü öfke haklı bir nedene bağlı olsa da, çok çabuk mantık sınırlarını aşabilir. Bu yüzden öfkelendiğimizi hissettiğimizde mantığa sığınmak gerekebilir. Yıllarca dünyayı ve karşılaştığı olayları belli bir bakış açısıyla değerlendiren birine, yeni bir anlamlandırma biçimi kazandırmak uzun ve zorlayıcı bir çaba gerektirmektedir.
Öfkeli insanlar her şeyi talepkar bir şekilde isterler, diğer deyişle kendilerine hak görürler. Herkesin bu değerlere ihtiyacı vardır. Elde edemeyince hepimiz üzülür, incinir, hayal kırıklığına uğrarız ama kızgın ve öfkeli insanlar, bunları talep ederler. Talepleri karşılanmayınca, hayal kırıklıkları engellenme duygusuna, o da kızgınlık ve öfkeye gider. Bu insanlar istediği herhangi bir şey için "bana verilmeli" ya da "benim olmalı" demek yerine, "bana verilmesini isterdim" diye düşünmenin daha sağlıklı olduğunu görmelidirler.
3. PROBLEM ÇÖZME
Bazen öfke ve engellenmişlik duygularımız yaşamımızdaki gerçek ve kaçınılmaz sorunlardan kaynaklanıyor olabilir. "Her problemin bir çözümü vardır" şeklindeki kültürel inançlarımız da, çözümü bulamadığımız zaman bu engellenmişlik duygularını arttırabilir. Öfke duyguları böyle zamanlarda bu zorluklar karşısında yaşanan doğal ve sağlıklı duygulardır. Böyle durumlardaki en yararlı tutum, önce durumu değiştirip değiştiremeyeceğimizi araştırmaktır. Değiştirebileceğimiz bir durum ise çözüm üzerinde odaklaşmak yerine, en iyi strateji, sorunla yüzleşmektir.
Bir plan yapmak ve hedefe ne kadar ulaştığımızı gözlemek gerekmektedir. (planlama konusunda sorunu olanlar, "zaman yönetimi" gibi konularda profesyonel yardım alabilirler) Elinizden gelenin en iyisini yapmaya çalışın ama yanıtları hemen bulamıyor, sonuca hemen ulaşamıyorsanız, kendinizi cezalandırmayın. Eğer soruna iyi niyetle yaklaşır, çabalar ve yüzleşme konusunda elinizden geleni yaparsanız, hemen çözülememesi durumunda, "ya hep ya hiç" tarzında düşünmezsiniz. Dolayısıyla sabrınızın taşma ihtimali de daha düşük olacaktır.
4. İLETİŞİMDE İYİLEŞTİRME
Öfkeli bireyler genellikle düşünmeden yargılama ve bu yargıları yönünde de davranma eğilimindedirler. Bu yargılarda bazen çok gerçek dışı olabilmektedir. Eğer çok hararetli bir tartışma içine girdiyseniz, ilk yapacağınız şey yavaşlayıp gösterdiğiniz tepkileri gözlemek olmalıdır. Aklınıza gelen ilk şeyi söylemeyin, yavaşlayın ve asıl söylemek istediğinizi düşünün. Aynı anda karşınızdakinin de söylediklerini duymaya ve anlamaya çalışın. Hemen cevap vermeyin.
Öfkenizin altında ne yattığını anlamaya çalışın. Örneğin, arada sırada yalnız kalmak ya da biraz daha fazla özgürlük istiyorsunuz. Ama sizin için önemli olan o yakınınız, daha fazla yakınlık ve bağlılık istiyor. Eğer yine sizin meşguliyetinizden yakınmaya başlarsa, onu "gardiyanlık" la ya da "boynunuza tasma takmakla" suçlamayın.
İnsanın eleştirildiği zaman savunmaya geçmesi doğaldır ama siz de saldırıya geçip savaşmayın. Onun yerine söylenenlerin altında yatanı bulmaya, asıl söylenmek isteneni dinlemeye çalışın. Belki karşınızdakinin asıl mesajı kendisini sevilmiyor ve ihmal ediliyor gibi hissetmesidir. Olması gereken gerçek mesajı buluncaya kadar sabırla dayanıp, gerekli soruları sormaktır. Ya da belki o ortamdan biraz uzaklaşıp rahatlamak isteyebilirsiniz. Ama kendinizin ya da karşınızdakinin kızgınlık ya da öfkesinin kontrolden çıkmasına izin vermeyin. Sükûnetinizi korumanız, durumun raydan çıkıp felaket olmasını engellemeye yardım edecektir.
5. MİZAHA YÖNELME
Mizah, çeşitli yollarla öfkenin yoğunluğunun azalmasına yardımcı olabilir. Her şeyden önce daha dengeli bir bakış açısı sağlar. Birine öfkelenip de belli sıfatlarla etiketler takmaya başladığınızda, bir an durun ve o insanın gerçekten o "şey" ya da "öyle" mi olduğunu düşünün. Eğer karşınızdaki insanı benzettiğiniz şeyin ne olduğunu düşünerek kafanızda gerçekten öyleymiş gibi bir resim çizebilirseniz, öfkenizin azalmaya başladığını göreceksiniz. Çünkü mizah sırasında yaşanılan duygularla, öfkenin bir arada bulunması mümkün değildir.
Öfkesi çok yoğun olan davranışlarının altındaki temel mesaj, "Her şey benim istediğim gibi olmalı!"dır. Öfkeli insanlar kendilerinin ahlaken haklı ve doğru olduklarına inanırlar. Planlarını değiştirmelerine ya da engellenmelerine yol açan her türlü olay/durum, onlar için dayanılmaz bir aşağılanma gibi algılanır. Kendilerinin bu şekilde sıkıntı yaşamamaları gerektiğini düşünürler. Belki başka insanlar sıkıntı çekebilirler ama onlar çekmemelidir.
Kendinizde de buna benzer bir duyguyu yakalarsanız, kendinizi tüm caddelerin, dükkânların, resmi dairelerin sahibi olan bir tanrı ya da tanrıça gibi hayal edin. Tüm insanların sizin önünüzde eğildiğini düşünün. Bu hayali görüntülere ne kadar ayrıntı koyarsanız, ne kadar talepkar olduğunuzu ve ne kadar mantık dışı davrandığınızı o kadar iyi anlayacaksınız.
Mizah kullanırken iki noktada çok dikkatli olmak gerekir. Öncelikle mizah kullanmanın, sorunlarınızı gülerek geçiştirmek demek olmadığını, tersine onlarla yapıcı bir şekilde yüzleşebilmeniz demek olduğunu bilmelisiniz. İkincisi de mizah kullanayım derken, alaycı ve aşağılayıcı mizaha başvurmaktan kaçınmalısınız. Çünkü bu da sağlıksız öfke ifadesinin bir başka yoludur.
6. ÇEVRE DEĞİŞİKLİĞİ
Bazen, sinirlenip öfkelenmemize yol açan "şeylerin" yakın çevremizde olduğunu fark ederiz. Sorunlar ve sorumluluklar üzerinize öylesine yıkılır ki düştüğümüz tuzağa ve o tuzağı temsil eden insanlara karşı öfke hissederiz. Biraz ara verin. Gün içinde özellikle stresli olacağını bildiğiniz saatlerde, sadece kendiniz için kullanacağınız bir zaman ayırın. Örneğin çalışan bir anne, eve geldiğinde kendisine ayıracağı bir 15 dakikalık süre olursa, çocuklarının isteklerine, parlamadan daha iyi yanıt verebilir.
Zamanlama: Eğer sevdiğiniz kişiyle belli konuları belli saatlerde konuşuyor ve bu konuşmalar da hep tartışma ile sonuçlanıyorsa, bu tür konuları konuşma saatinizi değiştirin. Belki yorgun, dikkatsiz oluyorsunuzdur ya da bu sadece bir alışkanlık haline gelmiştir.
Kaçınma: Eğer çocuğunuzun odasındaki dağınıklık odanın önünden her geçişte "kafanızın tasını arttırıyorsa", kapıyı kapatın. Sizi öfkelendiren şeylere bakmaktan kendinizi alıkoyun. "Ama öfkelenmemem için çocuğumun odasını temiz tutması gerekir" demeyin. Konu şu anda bu değil. Konu kendinizi olabildiğince sakin tutabilmektir.
Alternatifler bulun: Eğer her gün işinize gittiğiniz yoldaki trafik, sizi engellenmişlik ve öfke duyguları içinde bırakıyorsa, bunu çözmeyi bir iş edinin. Elinize bir harita alı aynı yere farklı, belki daha uzun ama daha rahat, manzaralı, hoş bir yoldan gitmeyi ya da evden daha erken/geç çıkmayı deneyin.
Danışmanlık: Eğer kızgınlık ya da öfkenizin, kontrolünüz dışındaki yoğunluklara çıktığını düşünüyorsanız, ilişkileriniz ve hayatınızın önemli boyutları bu duygudan etkileniyorsa, belki onu daha iyi yönetebilmek için profesyonel birinin danışmanlığına başvurabilirsiniz.
Atılganlık (Kendini ifade etme) eğitiminin rolü
Öfkeli kişilerin saldırgan olmak yerine atılgan olmayı öğrenmelerinin gerektiği doğrudur. Ama bu konudaki kitapların ya da yaklaşımların çoğu, kendilerine kızgınlık yaşama iznini vermeyen insanlar içindir. Bu tür kişiler ortalama bir insandan daha sessiz ve pasiftirler, diğerlerinin kendilerini sürekli olarak ezmelerine izin verirler. Öfkelerini kontrol edemeyen kişiler genellikle bunu yapmazlar. Öfke yok edilemez bir duygudur. Yaşam her zaman için engellerle, acılarla, kayıplarla ve diğer insanların onlardan beklemediğiniz davranışlarıyla dolu olacaktır. Bunu değiştiremezsiniz ama bu olayların sizi etkileme biçimini değiştirebilirsiniz. Kızgınlık ve öfke tepkilerinizi kontrol ederek, uzun vadede onların sizi daha mutsuz kılmasını önleyebilirsiniz.
KAYNAK: Yrd. Doç.Dr. Esra BAŞ ENGİN
Ar. Gör. Leyla BAYSAN ARABACI